Hollanda deplasmanından kimse galibiyet beklemiyordu, ama Estonya maçını kazanamazsan bu kupaya girmeyi hak etmiyorsun demekti. Geçmişte Estonya, Letonya vs küçük Avrupa ülkelerine kaybettiğimiz puanlar var. Abdullah Avcı'nın milli takımında bu takımlara daha fazla geçit vermeyiz diyordum. Şimdilik öyle oldu.
Maça açıkçası pek iyi başlamadık, savunma çok sıkıntılıydı. Estonya'nın golcüleri biraz daha iyi olsalar çok rahat gol yerdik. Bizim hücum hattımız da pek parlak değildi. Burak Yılmaz ligdeki performansının %1'ini bile yansıtamıyor sahaya. Umut ise sezon başından beri istikrarını milli formaya yansıtmayı başardı. Falcao saçlı Arda'da İspanya'da bir şeyler öğrenmiş belli ki. Mehmet Topal ise Valencia günlerinden bir kesit verdi bize.
Kırmızı karta kadar işler baskı yoğun fakat sonuç yoktu. Estonya'da atmaya uğraşıyordu ama tartışmalı kart sonrası işler tamamen bizim lehimize döndü. Milli takımın karşısında artık gol atmak değil, gol yememek isteyen bir takım vardı. Kapandılar ve biz de hata yapmaya zorladık. Gençleşen milli takım yine 32'lik Emre'nin eline baktı orta sahada. Selçuk ve Nuri yedek kulübesinde izledi Emre'yi koca maç. Oyuna girdiklerinde ise Selçuk-Umut değişikliği "milli takımın orta sahası topal-emre olacak" mesajı verdi. Güzel de gol attı Selçuk ama basının gazına gelmiş olacak ki sevinmedi gole. Bu ülkede bu yüzden büyük oyuncu yetişmiyor.
Milli takımın hala eksikleri var, ama durum o kadar da kötü değil. Biraz daha tecrübe ile güzel bir takım olabiliriz. Diğer rakiplerimizi de yenip en azından gruptaki yerimizi sağlamlaştırmak gerek. Bu ülke artık kupa kaçırmamalı.
12 Eylül 2012 Çarşamba
9 Eylül 2012 Pazar
Olan Biten
Sınavlar sonunda bitti, burayı da boşladım biraz farkındayım. Son zamanlarda olan bir iki duruma değineceğim.
Milli takım ile başlayalım. Hollanda karşısında ilginç bir kadro ile çıktı diyebilirim. Performansı çok yerinde demeye bile gerek yok çünkü Barcelona onu izlemeye gelmiş ama Selçuk İnan, maçta sahada değildi. Avrupa'daki en önemli oyuncumuz Nuri de tabi. Zayıf Hollanda savunmasını bir kaç kere geçebildik ama A.Madrid'in yıldızı(!) milli takımda yokları oynadı. Tabi diğer hücum hattı da. Sercan'ı beğendim diyebilirim ama onunda daha mücadeleci bir takıma gitmesi gerekiyor gelişmesi için. Takım savunması konusunda ise yıllardır bir şeyler öğrenemediğimiz çok açık. Top kaybı konusunda da rakip tanımıyor olmamız da önemli tabi. Kimse galibiyet beklemiyordu bu maç ama rakibin halini görünce insanın içi sızlıyor.
Ronaldo, mutsuz olduğunu açıkladı. Birçok şey yazıldı çizildi. Babasının ölüm yıldönümü, takımla sorunu var, maaş sıkıntısı diye. Ronaldo gibi bir profesyonel babasının üzüntüsünü sahaya yansıtmaz. Bunun tek sebebi vardır, Iniesta'nın aldığı ödül. Ronaldo geçen sezon canını dişine taktı takımın Barcelona'yı geçmesi için. Bu ödülü en çok o haketti. Iniesta'nın hakkı yenmesin bütün sezon iyi bir performans sergiledi ama ödül almasının ana etkeni yazın aldığı kupa diye düşünüyorum. Eskiden yılın futbolcusu dendiği zaman herkesin aklına bir kişi gelirdi, Ronaldinho, Ronaldo, Zidane, Figo gibi. Ben eskisi gibi düşündüğümde bu ödülü en çok Ronaldo haketmişti bu sene. Daha önceki senelerde Messi'nin hakettiği gibi hemde. Takıma liderlik yaparak, sorumluluk alarak, kelimenin tam anlamıyla takımı şampiyonluğa taşıyarak. Mutsuzluğunu da kulübüne çatarak dile getiriyor. Real Madrid'in lobisi Avrupa'da belki de hiçbir takımda yoktur. Ama bu ödülde etkisiz kalmıştır. Şöyle bir nokta da var. Ronaldo, Real Madrid'de yeteri kadar ön plana çıkamadı çünkü geçen sene herkes iyi bir oyun çıkarmıştı. Takım buna izin vermedi, çok ta vermez zaten. Real Madrid'den büyük oyuncu yoktur. Ronaldo bu yüzden ayrılacaksa, kimse tutmaz onu bu kulüpte.
Az çok sitem ettim ama birkaç gündür içimde tuttuğum şeylerdi bunlar. Bloga daha çok yazmak istiyorum. Bu aralar da zaman sıkıntı olmayacak sanırım.
Milli takım ile başlayalım. Hollanda karşısında ilginç bir kadro ile çıktı diyebilirim. Performansı çok yerinde demeye bile gerek yok çünkü Barcelona onu izlemeye gelmiş ama Selçuk İnan, maçta sahada değildi. Avrupa'daki en önemli oyuncumuz Nuri de tabi. Zayıf Hollanda savunmasını bir kaç kere geçebildik ama A.Madrid'in yıldızı(!) milli takımda yokları oynadı. Tabi diğer hücum hattı da. Sercan'ı beğendim diyebilirim ama onunda daha mücadeleci bir takıma gitmesi gerekiyor gelişmesi için. Takım savunması konusunda ise yıllardır bir şeyler öğrenemediğimiz çok açık. Top kaybı konusunda da rakip tanımıyor olmamız da önemli tabi. Kimse galibiyet beklemiyordu bu maç ama rakibin halini görünce insanın içi sızlıyor.
Ronaldo, mutsuz olduğunu açıkladı. Birçok şey yazıldı çizildi. Babasının ölüm yıldönümü, takımla sorunu var, maaş sıkıntısı diye. Ronaldo gibi bir profesyonel babasının üzüntüsünü sahaya yansıtmaz. Bunun tek sebebi vardır, Iniesta'nın aldığı ödül. Ronaldo geçen sezon canını dişine taktı takımın Barcelona'yı geçmesi için. Bu ödülü en çok o haketti. Iniesta'nın hakkı yenmesin bütün sezon iyi bir performans sergiledi ama ödül almasının ana etkeni yazın aldığı kupa diye düşünüyorum. Eskiden yılın futbolcusu dendiği zaman herkesin aklına bir kişi gelirdi, Ronaldinho, Ronaldo, Zidane, Figo gibi. Ben eskisi gibi düşündüğümde bu ödülü en çok Ronaldo haketmişti bu sene. Daha önceki senelerde Messi'nin hakettiği gibi hemde. Takıma liderlik yaparak, sorumluluk alarak, kelimenin tam anlamıyla takımı şampiyonluğa taşıyarak. Mutsuzluğunu da kulübüne çatarak dile getiriyor. Real Madrid'in lobisi Avrupa'da belki de hiçbir takımda yoktur. Ama bu ödülde etkisiz kalmıştır. Şöyle bir nokta da var. Ronaldo, Real Madrid'de yeteri kadar ön plana çıkamadı çünkü geçen sene herkes iyi bir oyun çıkarmıştı. Takım buna izin vermedi, çok ta vermez zaten. Real Madrid'den büyük oyuncu yoktur. Ronaldo bu yüzden ayrılacaksa, kimse tutmaz onu bu kulüpte.
Az çok sitem ettim ama birkaç gündür içimde tuttuğum şeylerdi bunlar. Bloga daha çok yazmak istiyorum. Bu aralar da zaman sıkıntı olmayacak sanırım.
8 Eylül 2012 Cumartesi
Hollanda-Türkiye
Sadece tek bir soru soracağım; Selçuk İNAN'a uymayacak veya Selçuk İNAN'ın uyamayacağı bir taktik var mı?
Cevabı da ben vereyim; ön liberosuz, orta sahasız ve forvet arkası olmadan oynuyorsanız Selçuk İNAN oynamaz!
Maçın Özeti ise;
5 Eylül 2012 Çarşamba
Milli Takım Kampı Basketbolcu Ayartma Kampı mı?
Tanjevic, milli takımdan çok Fenerbahçe'ye çalışacaksa ilk maçı İtalya'ya 14 sayıdan veririz, 2. maça akıllanmayız 18 sayıdan veririz maçı. İlk yarı 11 dakikada 8 sayı, 5 ribaund katkı aldığın adamı, 2. yarı SIFIR dakika oynatmak nedir? Göksenin'e süre bile verilmiyor. Bir de utanmadan "şanssız mağlubiyet" diye başlık atılıyor tbf'nin sitesinden. Turgay Demirel 20 yılın ardından bir kere daha aday olduğunu açıkladı geçenlerde. Yeni bir nesili yemeye, yok etmeye karar verdi anlaşılan. Önce İbo, Memo, Hido, Mirsad'lı dönem, sonra Ömer, Ersan, Oğuz, Semih'li dönem, şimdi de Furkan, Göksenin, Emir'li dönemi gözüne kestirmiş heralde. Milli takım kampı Galatasaray'lı sporcuları ayartma kampı olarak devam mı edecek? Bu şekilde devam edecekse oyuncularımız geri çağırılsın ve takımımızla antremanlarına başlasınlar. Bu konuları yazmak istemiyordum ama dayanamadım artık. Üstünüzdeki Fenerbahçe formasını çıkarın artık ya da çekin elleriniz milli takımdan gidin takımınızın koç kadrosuna, yönetim kadrosuna dahil olun! "Milli takımı alet etmeyin."
4 Eylül 2012 Salı
Doğum günün kutlu olsun İMPARATOR!
Türk futbol tarihini değiştiren adamın, Fatih Terim'in doğum günü bugün. 4 Eylül 1953 tarihinde Adana'da dünyaya geldi. 59. yaşını kutluyor bugün. Kırdığı rekorlar, ulaştığı başarılar, aldığı kupalar, yaptığı işler.. Anlat, anlat bitmez onu. Benim açımdan sadece Türk futbol tarihinin değil Türk spor tarihinin en önemli kişilerinden biri belki de birincisidir. Hiç bir zaman pes etmeyen, İtalya'da hala "Grande" diye anılan, tek ihtimali olanların hikayesinde başı çeken insan, ÇOK YAŞA sen!
İyi ki doğdun İmparator, iyi ki bizimlesin. Allah seni başımızdan eksik etmesin. Saha kenarında, yönetici olarak hep buralarda olman dileğiyle. Nice Sarı-Kırmızı başarılı yıllara!
1 Eylül 2012 Cumartesi
31 Ağustos | Avrupa'daki son transfer günü
Dün son transfer günüydü Avrupa için. Ve alıştığımız gibi hızlı geçti. Bir çok transfer oldu. Beklediğimiz transferlerde oldu, çok şaşırdığımız transferlerde oldu. Bu transferlerden öne çıkanların bazılarını yazayım ben de;
- Michael Essien Chelsea => Real Madrid (kiralık) Çok ilginç bir transfer kimse beklemiyordu bunu heralde. Çok ani gelişti.
- Javi Martinez Athletic Bilbao => Bayern Münich
- Clint Dempsey Fulham => Tottenham
- Ryan Babel Hoffenheim => Ajax
- Joey Barton Q.P.R. => Marsilya (kiralık)
- Stéphanie M'Bia Marsilya => Q.P.R.
- Oguchi Onyewu Sporting Lizbon => Malaga (kiralık)
- Ibrahim Afellay Barcelona => Schalke (kiralık)
- Rafael van der Vaart Tottenham => Hamburg
- Hugo Lloris Lyon => Tottenham
- Stefan Savic Manchester City => Fiorentina
- Luca Toni Al Nasr => Fiorentina
- Marco Borriello Milan => Genoa
- Nicklas Bendtner Arsenal => Juventus (kiralık)
- Javier Saviola Benfica => Malaga
- Maicon Inter => Manchester City
- Dimitar Berbatov Manchester United => Fulham
- Charlie Adam Liverpool => Stoke City
- Nigel De Jong Manchester City => Milan
- Scott Sinclair Swansea => Manchester City
- Giovanni Dos Santos Tottenham => Mallorca
- Juan Vargas Fiorentina => Genoa (kiralık)
- Joao Moutinho Porto => Tottenham
- Gregory van der Wiel Ajax => PSG
- Julio Cesar Inter => Q.P.R.
31 Ağustos 2012 Cuma
Milli Takım Aday Kadro Açıklandı
A Milli Takımın Hollanda ve Estonya maçları aday kadrosu ve programı açıklandı.
A Milli Takımımızın, 7 Eylül Cuma akşamı Amsterdam’da Hollanda ve 11 Eylül’de İstanbul’da Estonya ile oynayacağı FIFA 2014 Dünya Kupası grup eleme maçlarının aday kadrosu ve programı açıklandı.
Fenerbahçe'den 7, Galatasaray'dan 6, Beşiktaş ve Trabzon'dan 1'er oyuncu var. 4 büyükler dışında Süper Lig'deki diğer takımlardan oyuncu seçilmedi.
Abdullah Avcı ve ekibi tarafından açıklanan kadro şöyle;
Kaleciler: Mert Günok, Tolga Zengin, Cenk Gönen
Defans: Semih Kaya, Hakan Balta, Ömer Toprak, Gökhan Gönül, Bekir İrtegün, Egemen Korkmaz, Hasan Ali Kaldırım
Orta Saha: Hamit Altıntop, Selçuk İnan, Nuri Şahin, Mehmet Ekici, Arda Turan, Mehmet Topal, Emre Belözoğlu, Caner Erkin, Sercan Saraer, Gökhan Töre
Forvet: Burak Yılmaz, Umut Bulut, Mevlüt Erdinç, Tunay Torun
Merak ettiğim bir kaç soru var;
1) Emre Çolak bu takıma girmek için daha ne yapmalı?
2) Abdullah Avcı, Hasan Ali Kaldırım, Bekir İrtegün, Hamit Altıntop, Emre Belözoğlu, Caner Erkin'i nerelerde izledi, bizlerden farklı ne gördü? Hamit Altıntop'u deneyimli, takımında iyi-kötü oynuyor diyordur büyük ihtimal, Emre Belözoğlu'nu hangi performansına göre alıyor? Egemen-Yobo ikilisi oynarken Bekir İrtegün neye göre çağrıldı? Hasan Ali yine bir nebze anlayabiliriz, sol bek yedeği olacak başka oyuncu yok(vay halimize..)Caner Erkin, Emre Çolak ve Aydın Yılmaz'dan fazla neler yapmış?
3) Hazırlık maçlarına çağırılmayan şu an bölgesinin en iyisi olan Hakan Balta'yı çağırmak şimdi mi geliyor aklına?
4)Forvet hattına yorum yapamıyorum elimizde olan bunlar. 4 oyuncudan takımında ilk 11'de olan bir tek Umut Bulut var, Burak Yılmaz'da büyük ihtimal 11'deki yerini alacak bu hafta sonu.
5)Kaleci konusunda sıkıntılarımız var. Tolga oynayacak gibi gözüküyor. Mert iyi bir kaleci değil ama iyi bir kaleci olacak zamana değil oynamaya ihtiyacı var. Cenk içinse umudum pek yok diyebilirim. Hiç sevmesem de bu Volkan şu an en iyi kaleci ve ona ihtiyaç var. Umarım Tolga harika performansını devam ettirir.
Tartışılacak çok konu var elbet, fazlasıyla da tartışacak insanlar. Ama seçilen oyuncular bunlar artık destek zamanı. Grubumuzda "kesin 1. olmalıyız", "2.lik başarısızlık olur" tarzı söylemlerden uzaklaşalım. Kendimizi büyütmeyelim, yerimizi bilelim artık. Ama 2. olmamak için hiç bir neden yok. Macaristan'la Romanya bizim oyuncu kalitemizden uzaklar ama biz de onların konsantrasyon seviyelerinden uzağız. İnşallah bu sıkıntı Abdullah Avcı çözer ve rahat bir grup süreci geçiririz.
A Milli Takımımızın, 7 Eylül Cuma akşamı Amsterdam’da Hollanda ve 11 Eylül’de İstanbul’da Estonya ile oynayacağı FIFA 2014 Dünya Kupası grup eleme maçlarının aday kadrosu ve programı açıklandı.
Fenerbahçe'den 7, Galatasaray'dan 6, Beşiktaş ve Trabzon'dan 1'er oyuncu var. 4 büyükler dışında Süper Lig'deki diğer takımlardan oyuncu seçilmedi.
Abdullah Avcı ve ekibi tarafından açıklanan kadro şöyle;
Kaleciler: Mert Günok, Tolga Zengin, Cenk Gönen
Defans: Semih Kaya, Hakan Balta, Ömer Toprak, Gökhan Gönül, Bekir İrtegün, Egemen Korkmaz, Hasan Ali Kaldırım
Orta Saha: Hamit Altıntop, Selçuk İnan, Nuri Şahin, Mehmet Ekici, Arda Turan, Mehmet Topal, Emre Belözoğlu, Caner Erkin, Sercan Saraer, Gökhan Töre
Forvet: Burak Yılmaz, Umut Bulut, Mevlüt Erdinç, Tunay Torun
Merak ettiğim bir kaç soru var;
1) Emre Çolak bu takıma girmek için daha ne yapmalı?
2) Abdullah Avcı, Hasan Ali Kaldırım, Bekir İrtegün, Hamit Altıntop, Emre Belözoğlu, Caner Erkin'i nerelerde izledi, bizlerden farklı ne gördü? Hamit Altıntop'u deneyimli, takımında iyi-kötü oynuyor diyordur büyük ihtimal, Emre Belözoğlu'nu hangi performansına göre alıyor? Egemen-Yobo ikilisi oynarken Bekir İrtegün neye göre çağrıldı? Hasan Ali yine bir nebze anlayabiliriz, sol bek yedeği olacak başka oyuncu yok(vay halimize..)Caner Erkin, Emre Çolak ve Aydın Yılmaz'dan fazla neler yapmış?
3) Hazırlık maçlarına çağırılmayan şu an bölgesinin en iyisi olan Hakan Balta'yı çağırmak şimdi mi geliyor aklına?
4)Forvet hattına yorum yapamıyorum elimizde olan bunlar. 4 oyuncudan takımında ilk 11'de olan bir tek Umut Bulut var, Burak Yılmaz'da büyük ihtimal 11'deki yerini alacak bu hafta sonu.
5)Kaleci konusunda sıkıntılarımız var. Tolga oynayacak gibi gözüküyor. Mert iyi bir kaleci değil ama iyi bir kaleci olacak zamana değil oynamaya ihtiyacı var. Cenk içinse umudum pek yok diyebilirim. Hiç sevmesem de bu Volkan şu an en iyi kaleci ve ona ihtiyaç var. Umarım Tolga harika performansını devam ettirir.
Tartışılacak çok konu var elbet, fazlasıyla da tartışacak insanlar. Ama seçilen oyuncular bunlar artık destek zamanı. Grubumuzda "kesin 1. olmalıyız", "2.lik başarısızlık olur" tarzı söylemlerden uzaklaşalım. Kendimizi büyütmeyelim, yerimizi bilelim artık. Ama 2. olmamak için hiç bir neden yok. Macaristan'la Romanya bizim oyuncu kalitemizden uzaklar ama biz de onların konsantrasyon seviyelerinden uzağız. İnşallah bu sıkıntı Abdullah Avcı çözer ve rahat bir grup süreci geçiririz.
Şampiyonlar Ligi H Grubu!
"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."
ManU yıllardır(1986'dan beri) Sir Alex'in önderliğinde dolu, dizgin gidiyorlar. Geçen sene yaşadıkları hayal kırıklığına aldanmamak lazım. Bu sene RVP ve Kagawa transferiyle bir basamak üste çıktığını düşünüyorum ManU'nun. Galatasaray gibi onlarda 4-4-2 oynuyorlar genellikle ve dünyadaki en başarılı temsilcisi diyebiliriz bu sistemin. 1. torbadan Porto-Milan-Arsenal dışındaki takımlara karşı Galatasaray ve diğer 2 takımın şansı ManU'ya karşı olan şansımızdan fazla olmayacaktı. Karşımızdaki ManU diye asla pes etmeyeceğiz elbette ama gerçekçi düşünmek lazım. Ben özellikle Arena'daki maçta 3puan alacağımıza inanıyorum 5.haftada bir üst turu garantilemiş ManU'yu geçebiliriz. Sir kuradan sonra açıklamada bulundu: "We have the experience of playing against Galatasaray in the past and we will always remember the 'Welcome to Hell' banners"
Braga uzak olmadığımız bir takım. Geçen sezon Beşiktaş'la karşılaşmışlar ve elenmişlerdi. Ondan önceki sezon ise Avrupa Kupasında finalde Porto'ya yenişmişlerdi(Falcao başkana saygılar). Bu senede ön elemelerde Udinese'yi penaltılarda eleyip geldiler. Genellikle savunma yapan bir takım. Kontra atakla gol arıyorlar ve çok hızlılar. Benim aklıma Braga denince direk o ilginç stadları geliyor. Ama 2.torbanın en zayıf ekibi olarak gözüküyorlardı. Ben de Braga'yı istiyordum. Manchester City'nin, Valencia'nın olduğu torbadan en iyi kurayı çektik diyebiliriz.
1907 Cluj aslında uzak olduğum bir takım. Kapalı kutu diyebiliriz ama Dortmund gibi fazlasıyla açık bir kutunun olduğu torbada Cluj'u kura öncesi verseler direk kabul ederdik riske girmeden. Kuradan sonra araştırdım biraz onlar için de Portekiz takımı diyebiliriz. Oyuncularının çoğunluğu Portekiz'den gelmiş Portekizliler veya Brezilyalılar. Oyun sistemleri hakkında çok bilgi sahibi değilim maalesef.
Galatasaray bu gruptan 2. olarak çıkabilir hatta çıkmalıdır. 3.lük başarısızlık sayılabilir. Gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz, son saniyeye kadar mücadele edeceğiz. "O" sene, bu sene olmayabilir ama o kupa öyle ya da böyle İstanbul'a gelecek. 3 yıl sonra olur, 5 yıl sonra olur ama olacak. Uzun bir aradan sonra layık olduğumuz yerdeyiz, olmamız gereken yerdeyiz. Diyecek tek bir cümlemiz var artık; "Tek eksik o kupa, şimdi kork Avrupa!"
NOT: 1999-2000 sezonunda yine H grubundaydık. Bazıları "tesadüf"leri sever.
Bir paragrafta "Big Chief"e açmak istiyorum. O paraya odaklanabileceği bir dönemde Amerika ve Katar'dan gelen tekliflere rağmen Galatasaray'ı seçti. En can alıcı yılımızda geldi bu takıma liderlik yaptı savunmayı topladı, Semih'i eğitti. Bu sene sonunda futbolu bırakacağı söyleniyordu zaten. Ama böyle 4-5 aylık uzun bir sakatlık dönemi onun için erken emeklilik anlamına gelebilir maalesef. Bir stoper transferi şart oldu diyebiliriz. Kaka transferi şu anlık 2. plana atıldı diyebiliriz. Çok kısa bir süre var ve çok kısıtlı bir oyuncu pastası var. Burada Fatih Terim'e güvenmekten başka seçeneğimiz yok. Umarım bir "Riera faciası" olmaz.
30 Ağustos 2012 Perşembe
Real Madrid 2-1 Barcelona
Mourinho, geçen maçtan gerekli dersleri çıkarmış. Coentrao ile değil de Marcelo ile başlaması zaten bütün maç etkisini gösterdi. Her El Clasico gibi hızlı başladık ve bu sefer 2 gol bulduk. El Clasico'larda yeterli olmayan Ronaldo son 2-3 maçtır bunu sildi hafızalardan. Takımın lideri de o golcüsü de artık.
Kırmızı kart sonrası Barcelona'nın dağılmasını beklemiyordum. Olmadı da. Pas üzerine kurulu oyunda gereğinden çok fazla pas yapıyorlar o yüzden bir kişinin eksilmesi çok büyük etki yaratmadı. Bulduğumuz birkaç pozisyonu ilk yarı gole çevirebilseydik o zaman farklı olabilirdi maç ama o da bizim nazarımız olsun.
Maçın ikinci bölümünde Mesut ve Di Maria'nın fiziğini yetersiz buldum. Real Madrid, Mourinho ile çok güçlü bir fizik seviyesine çıkmıştı ama dün akşam durum biraz değişikti. İkili mücadelelerde kaybeden taraf olduk açıkçası. Bu da Barcelona'nın güven kazanmasında ve ataklara çıkmasına başladı. İlk yarıda gelen Messi'ni frikiği de takımı hareketlendirdi ve zaten kolay gevşeyen Real Madrid üzerinde tekrar baskı kurdu Barça. Bu baskı durumunda da kaptan devreye girdi ve birçok önemli pozisyondan sorunsuz ayrılmamızı sağladı. Mourinho'nun yaptığı Benzema-Modric-Callejon takviyesiyle fizik olarak ta yeniden diriltti takımı. Böylece oyunun kontrolünü yine ele geçirdik.
Modric'e de değinelim biraz. Takımdaki ilk maçı için çabuk adapte oldu diyebilirim. Tabi daha 15 dakika sahada kaldı ama ilerisi için de çok önemli bir görüntü çizdi.
Genele bakacak olursak Real Madrid üstün bir oyunla rakibini devirdi ve Süper Kupa'yı bir kez daha evine götürdü. Bunu da demeden geçemicem, Barcelona modadır, ve moda bitti.
Kırmızı kart sonrası Barcelona'nın dağılmasını beklemiyordum. Olmadı da. Pas üzerine kurulu oyunda gereğinden çok fazla pas yapıyorlar o yüzden bir kişinin eksilmesi çok büyük etki yaratmadı. Bulduğumuz birkaç pozisyonu ilk yarı gole çevirebilseydik o zaman farklı olabilirdi maç ama o da bizim nazarımız olsun.
Maçın ikinci bölümünde Mesut ve Di Maria'nın fiziğini yetersiz buldum. Real Madrid, Mourinho ile çok güçlü bir fizik seviyesine çıkmıştı ama dün akşam durum biraz değişikti. İkili mücadelelerde kaybeden taraf olduk açıkçası. Bu da Barcelona'nın güven kazanmasında ve ataklara çıkmasına başladı. İlk yarıda gelen Messi'ni frikiği de takımı hareketlendirdi ve zaten kolay gevşeyen Real Madrid üzerinde tekrar baskı kurdu Barça. Bu baskı durumunda da kaptan devreye girdi ve birçok önemli pozisyondan sorunsuz ayrılmamızı sağladı. Mourinho'nun yaptığı Benzema-Modric-Callejon takviyesiyle fizik olarak ta yeniden diriltti takımı. Böylece oyunun kontrolünü yine ele geçirdik.
Modric'e de değinelim biraz. Takımdaki ilk maçı için çabuk adapte oldu diyebilirim. Tabi daha 15 dakika sahada kaldı ama ilerisi için de çok önemli bir görüntü çizdi.
Genele bakacak olursak Real Madrid üstün bir oyunla rakibini devirdi ve Süper Kupa'yı bir kez daha evine götürdü. Bunu da demeden geçemicem, Barcelona modadır, ve moda bitti.
28 Ağustos 2012 Salı
27 Ağustos 2012 Pazartesi
Real Madrid-Modric ve...
Tam bloga yeniden yazmaya karar verdim bütünlemeler çıktı başımıza. O yüzden gecikmiş bir kaç konu var. Hepsini tek yazıda değineceğim.
Sondan başlayalım. Luka Modric, iki senedir Real Madrid'in listesinde olan bir isim. Sebebi alınamamasından değil, alınmamasıdır. Real Madrid'seniz listenizdeki oyuncu çok durmaz orada. Ya alırsınız, ya da çıkarırsınız gözden. Mesut numarayı aldı geçen sene ama pozisyon ve saha içindeki duruşu ile de "10 numara". Zidane'dan sonra o mevkide kimse tutunamamıştı. Fakat Real Madrid'in çok yoğun bir fikstürü var her sene. Neredeyse 60 maça yakın oynuyorlar bir sezonda. Jose Mourinho'nun en önemli özelliklerinden birisi de istikrardır. Bunun için de geniş bir kadorya sahip olmak gerekir. Nuri'nin kiralanması - Mourinho'nun Nuri'si olabilmesi için doğru lige gittiği kesin - Kaka'nın da gözden çıkarılması sonrası Mesut'a alternatif bir oyuncu gerekti Real Madrid'e. Bu pozisyona Avrupa'dan alabileceğin adamlar bellidir. Sneijder o treni kaçırdığı için olmaz, haliyle rota listedeki isme döndü tekrar, Luka Modric. Tottenham onu iki senedir iyi bir paraya satmak istiyordu. Ama kimse o bonservisi verecek durumda değildi, hele ki kriz ortamında. Net bir bonservis bedeli yok daha ortada ama tahminimce Perez başkan Tottenham'ın istediği 35M Pound'u vermiştir. Gelelim biraz Modric'e. Mesut'a alternatif olarak desem de Modric aynı zamanda kanatta da verimli olabilecek bir oyuncu. İlerde Ronaldo-Mesut-Di Maria(Callejon) ile çıkan Real Madrid'de Ronaldo ve Mesut dışındaki kanat arada sekteye uğruyordu. Modric böyle zamanlarda da oynayabilecek seviyede biri ve bu sene ondan beklentilerim büyük.
Derbi hakkında çok lafa girmeyeceğim. Futbol olarak bakıcak olursak; Beşiktaş elindeki kadroyla oynayabileceği en iyi futbolu ortaya koydu. Maç gitti-geldi iki taraf için de. Maçın hakkı bence de beraberlikti ama bu şekilde olmamalıydı. İkinci yarıdaki Beşiktaş'ın bütün emekleri yazık oldu. Bu ülkede futbol, hala adaletsiz oynanıyor.
Güzel bir hafta bizi bekliyor. El Clasico sonrası mutlaka yazı gelecektir. Umarım kupa ile gelir yazılar...
25 Ağustos 2012 Cumartesi
"Başı döndü Real Madrid'in" 25.08.2000
Casillas-Geremi-Campo-Helguera-Carlos-Celades-Makalele-Figo-Savio-Guti-Raul-Del Bosque < Taffarel-Capone-Bülent-Popescu-Hakan-Suat-
Kaç saattir buraya ne yazsam diye düşünüyorum. Bir şeyler yazıp yazıp sildim, yazamıyorum her şey biraz eksik kaldı anlatmakta. "Kupa bizim, gol bizim!"
24 Ağustos 2012 Cuma
Kaka Leite
Kaka'yi anlatma saçmalığına girmeyeceğim. Herkes biliyordur onun nasıl bir deha, yetenek olduğunu.
Maddi açıdan çok tartışılıyor. Kaka geliyorsa maddiyata bakmayacaksın. Neyse ben de biraz yazayım; Real Madrid'den yıllık net kazancı 9milyon Euro. Söylentiler kiralık geleceği ve yıllık maaşını Galatasaray'ın karşılayacağı yönünde. 4.5 milyon Euro eder bu da. Kaka'ya sponsor bulmakta ne var, yıllık ücretinin bir kısmını bu şekilde karşılayabiliriz. Ve büyük ihtimal sponsorla da anlaşılacak. Kaka Şampiyonlar Liginde hedeflerini 1-2 tur ileri çeker. Sadece hedefleri değil takımı 1-2 tur ileri götürür. Bu bile parasinin bir bölümünü çıkarır. Kaka'nin Twitter'da 12.417.662takipçisi var, Galatasaray'ın 1.639.682 adam Cuma günleri FF verse parasını çıkarır. Arena gelirlerinde bir artış olacağını düşünmüyorum ben zaten 43bin kombine satılmış durumda asıl patlama forma ve üretilecek özel t-shirtlerde olacaktır.
Oyun sistemi üzerine düşünmek gerekirse öncelikle Kakadan bahsediyoruz geliyorsa alacaksın sistem falan kolay. Ama konusalim biraz; benim düşüncem 4-3-1-2 oynayacağımız yönünde Selçuk-Melo-Hamit üçlüsüyle oynanır diye düşünüyorum. Yeni sisteme alışma dönemi olacaktır mutlaka ama çok büyük bir süre alacağına inanmıyorum ben. Emre Çolak n'olacak diyenler var. Kaka'nin yedeği olarak inanılmaz yol alır o da bu sene. Onun içinde Kaka büyük avantaj olur.
Psikolojik olarakta tüm rakipleri depresyona sokar Kaka'nin transferi. Hamit'i ve Super Kupa'yı alarak en yakın rakibimiz olan Fenerbahçe'ye kurduğumuz psikolojik üstünlüğü Kaka'yla arttırır ve diğer takımlara da bu korkuyu aşılarız
Gelelim transferin ne kadar mümkün olduğuna. Galatasaray yalanlamadı bu transferi hatta doğruladı. Benim düşüncem Kaka'nın şu an Milan'ı istediği Milan'ı beklediği yönünde. Zaten hiç ayrılmak istememişti. Kriz yüzünden mecburen gitmişti zamanında. Ama astronomik bonservis bedeline dayanamamıştı o kriz döneminde Milan. Türkiye transfer döneminin sonu Avrupa'daki son günden sonra olduğu için son donemde olur bu transfer olacaksa Galatasaray açısından. Milan aradan tamamen çıkmadıkça Kaka Madrid'de kalır gibi gözüküyor. Galatasaray'ın bu transferdeki kozları Brezilya'nin en büyük efsanelerinden "futbolcu olacaksan onun gibi futbolcu ol" denilen Taffarel, İtalya'da hala "grande" diye anılan Fatih Terim. Ama bu transferin olacağına pek inanmıyorum ben. Galatasaray'a geldiğinin hayalini kurmak bile güzel.
Maddi açıdan çok tartışılıyor. Kaka geliyorsa maddiyata bakmayacaksın. Neyse ben de biraz yazayım; Real Madrid'den yıllık net kazancı 9milyon Euro. Söylentiler kiralık geleceği ve yıllık maaşını Galatasaray'ın karşılayacağı yönünde. 4.5 milyon Euro eder bu da. Kaka'ya sponsor bulmakta ne var, yıllık ücretinin bir kısmını bu şekilde karşılayabiliriz. Ve büyük ihtimal sponsorla da anlaşılacak. Kaka Şampiyonlar Liginde hedeflerini 1-2 tur ileri çeker. Sadece hedefleri değil takımı 1-2 tur ileri götürür. Bu bile parasinin bir bölümünü çıkarır. Kaka'nin Twitter'da 12.417.662takipçisi var, Galatasaray'ın 1.639.682 adam Cuma günleri FF verse parasını çıkarır. Arena gelirlerinde bir artış olacağını düşünmüyorum ben zaten 43bin kombine satılmış durumda asıl patlama forma ve üretilecek özel t-shirtlerde olacaktır.
Oyun sistemi üzerine düşünmek gerekirse öncelikle Kakadan bahsediyoruz geliyorsa alacaksın sistem falan kolay. Ama konusalim biraz; benim düşüncem 4-3-1-2 oynayacağımız yönünde Selçuk-Melo-Hamit üçlüsüyle oynanır diye düşünüyorum. Yeni sisteme alışma dönemi olacaktır mutlaka ama çok büyük bir süre alacağına inanmıyorum ben. Emre Çolak n'olacak diyenler var. Kaka'nin yedeği olarak inanılmaz yol alır o da bu sene. Onun içinde Kaka büyük avantaj olur.
Psikolojik olarakta tüm rakipleri depresyona sokar Kaka'nin transferi. Hamit'i ve Super Kupa'yı alarak en yakın rakibimiz olan Fenerbahçe'ye kurduğumuz psikolojik üstünlüğü Kaka'yla arttırır ve diğer takımlara da bu korkuyu aşılarız
Gelelim transferin ne kadar mümkün olduğuna. Galatasaray yalanlamadı bu transferi hatta doğruladı. Benim düşüncem Kaka'nın şu an Milan'ı istediği Milan'ı beklediği yönünde. Zaten hiç ayrılmak istememişti. Kriz yüzünden mecburen gitmişti zamanında. Ama astronomik bonservis bedeline dayanamamıştı o kriz döneminde Milan. Türkiye transfer döneminin sonu Avrupa'daki son günden sonra olduğu için son donemde olur bu transfer olacaksa Galatasaray açısından. Milan aradan tamamen çıkmadıkça Kaka Madrid'de kalır gibi gözüküyor. Galatasaray'ın bu transferdeki kozları Brezilya'nin en büyük efsanelerinden "futbolcu olacaksan onun gibi futbolcu ol" denilen Taffarel, İtalya'da hala "grande" diye anılan Fatih Terim. Ama bu transferin olacağına pek inanmıyorum ben. Galatasaray'a geldiğinin hayalini kurmak bile güzel.
Tugay Kerimoğlu
Tam 42 sene önce bugün, Türk Futboluna adını altın harflerle yazdıracak bir sanatçı dünyaya geldi.
İstatisklerini yazmak, kazandığı kupaları sıralamak onu anlatmaya yetmez. Onu anlatmak için Manchester United'in efsane menajeri Sir Alex Ferguson ve o dönem Tugay'ın hocası olan Mark Hughes'dan alıntı yapicam. Sir, Tugay'a olan hayranlığını şu şekilde dile getirdi: "Eğer Tugay 10 yaş daha genc olsaydı, onu Old Trafford'un yıldızı yapardım" Hughes'un cevabı ise "Eğer Tugay 10 yaş genç olsa, şu an Barcelona'nın oyuncusu olurdu" olmuştur.
Blackburn Rovers geleneklerine göre, Blackburn formasını 10 yıl giymeyen oyuncuya jübile yapılmaz. 24 Mayıs 2009'da Ewood Park'ı dolduran 33bin kişi yüzlerine geçirdikleri Tugay maskeleriyle göz yaşları içinde hüzünlü bir veda hazırladılar. Bir başka deyişle 8. yılının sonunda Tugay'a jübile hazırladılar. Ve Tugay bu olayla futbol hayatına nokta koymuş oldu. O Avrupa'daki en istikrarlı, en başarılı Türk oyuncu olarak tanınıyor.
Nice 42 senelere, iyi ki doğdun "Turkish Delight".
İstatisklerini yazmak, kazandığı kupaları sıralamak onu anlatmaya yetmez. Onu anlatmak için Manchester United'in efsane menajeri Sir Alex Ferguson ve o dönem Tugay'ın hocası olan Mark Hughes'dan alıntı yapicam. Sir, Tugay'a olan hayranlığını şu şekilde dile getirdi: "Eğer Tugay 10 yaş daha genc olsaydı, onu Old Trafford'un yıldızı yapardım" Hughes'un cevabı ise "Eğer Tugay 10 yaş genç olsa, şu an Barcelona'nın oyuncusu olurdu" olmuştur.
Blackburn Rovers geleneklerine göre, Blackburn formasını 10 yıl giymeyen oyuncuya jübile yapılmaz. 24 Mayıs 2009'da Ewood Park'ı dolduran 33bin kişi yüzlerine geçirdikleri Tugay maskeleriyle göz yaşları içinde hüzünlü bir veda hazırladılar. Bir başka deyişle 8. yılının sonunda Tugay'a jübile hazırladılar. Ve Tugay bu olayla futbol hayatına nokta koymuş oldu. O Avrupa'daki en istikrarlı, en başarılı Türk oyuncu olarak tanınıyor.
Nice 42 senelere, iyi ki doğdun "Turkish Delight".
Barcelona 3-2 Real Madrid
Aylar sonra bloga yazmaya güzel bir galibiyet ile başlamak isterdim. Olmadı. Jose Mourinho'nun 11 tercihlerini pek sorgulamazdım ama bugün çıkan 11 gerçekten farklıydı. İlk golde hatası olan ve maç boyunca da katkı sağlamayan Portekiz'in İsmail'i Coentrao neden 11'deydi ? Marcelo neden yedekti ?...
El Clasico'lar her zaman stresli maçlardır fakat son yıllarda çok ta sert geçiyor. Barcelona futbolcuları çoğu zaman yumuşak kalıyorlar bu mücadelede ama bugün çok kasti fauller de gördüm. Faulden çok Real Madrid kalitesindeki oyuncuların topa müdahale şekillerinin mantıklı bir açıklaması yok. En basitinden penaltı pozisyonunda o kalitede bir stoperin topa kayması değil, oyuncunun önünde durması gerekirdi. Bu bütün maç görülen kartların ana sebebi. Topu almak için ölümüne değil mantıkla müdahale etmek gerekirken gördüğü yerde direk kayan amatörce bir savunma vardı. E tabi topu kenara çekince böyle pozisyonlarda çalım oluyor ve "barcelona oyuncuları çalım atıyor" oluyordu(1-2 hareket inkar edilemez tabi).
Nuri ve Kaka'nın eksikliği ile son yıllarda ilk defa kadro derinliği konsunda sıkıntılı gördüm takımı. Son dakikalara girildiğinde bitmiş halde olan Mesut yerine koyabilecek kimse yoktu, Marcelo ile doldurmaya çalıştı boşluğu ki onun sol kanat dışında başka bir mevkide oynayabileceğini düşünmüyorum.
Sıkıcı bir maç başlangıcı olsa da sonradan çok hareketli bir karşılaşmaya döndü. Valdes'in de katkılarıyla bir sonraki maça umutlu girdik. Kulübun en büyük handikapı şuan ceza sahasına çok girme isteği. Valdes'in durumu ortada. Ceza sahası dışından çok iyi vurabilecek oyuncular varken inatla içeri girmeye çalışarak en az 5-6 pozisyon yedi Real Madrid. İkinci maçta Ronaldo'nun egosuna biraz daha ihtiyaç var. Uzaklardan çok rahat bir şekilde vurabilir Valdes'i Real Madrid.
23 Ağustos 2012 Perşembe
Metin Oktay
Yarın "El Clasico"dan sonra dönmeyi planlıyorduk aslında. Ama ben duramadım, dayanamadım. Metin Oktay'ın jubilesinin yıl dönümü bugün. Benim için; Metin Oktay > "el clasico". Hem yazacak pek bir şey yok, hem de yazılabilecek o kadar çok şey var ki.. Gözlerim bugün bir kez daha dolu dolu oldu. Şarkı çok güzel özetliyor her şeyi;
"Toplar pek mahsun kaldı
Boynu bükük sahalar
Bir kral taht bıraktı"
17 Mayıs 2012 Perşembe
Liverpool'a Yeni Forma Sponsoru
Şu günlerde King Kenny'yi kovarak büyük hata yapan Liverpool, forma sponsorluğu konusunda yeni bir firma ile anlaştı. Adını pek duymadığımız Warriror Sports, Liverpool ile 6 yıllık anlaşmaya vardı.
Warrior Sports 1992 yılında ABD'de kuruldu. Daha çok lacroose ve buz hokeyi üzerine ürün çıkaran firma bu sezon Liverpool ile futbola da adım attı. Nike'ın 23 milyonluk teklifine karşı verdikleri 25 milyon ile Liverpool'un yeni sponsoru oldular. İlk formalar da görücüye çıktı. Açıkçası rengi hoş olmuş. İleriki yıllarda daha da çok adını duyacağız gibi Warrior Sports'u.
Warrior Sports 1992 yılında ABD'de kuruldu. Daha çok lacroose ve buz hokeyi üzerine ürün çıkaran firma bu sezon Liverpool ile futbola da adım attı. Nike'ın 23 milyonluk teklifine karşı verdikleri 25 milyon ile Liverpool'un yeni sponsoru oldular. İlk formalar da görücüye çıktı. Açıkçası rengi hoş olmuş. İleriki yıllarda daha da çok adını duyacağız gibi Warrior Sports'u.
13 Mayıs 2012 Pazar
Yakışmadı Kaptan
Raul, daha önce Avrupa'da oynamayacağını açıklamıştı. Dün öğrendik ki Katar'a transfer olmuş. 2 sezon için 8 milyon alacak kaptan. Katar'a yakıştıramadım seni. Yolun açık olsun.
12 Mayıs 2012 Cumartesi
Sökülen Çınarlar
Bayrak adamlık çoktan bitti diyorduk. Bu olayı devam ettiren ( büyük kulüplerden bahsediyorum) bir Juventus bir Milan, bir Liverpool ve bir de Roma kaldı bana göre. Roma'da Totti'nin hisse olayından yeri sağlam zaten. Liverpool'da da Gerrard hala taş gibi oynuyor sakat olmadığı zamanda.
Juventus'da yılların kaptanı, adamın hası Del Piero sezon sonu gidecek takımdan muhtemelen. MLS yolu gözüktü ona da. Bizim Sergen'e yaptığımızı yapıyorlar Alex Del Piero'ya. Milan'da da çınarlar sökülüyor
yavaş yavaş. Önce Nesta ayrılacağını açıkladı, sonra
da Gattuso ve Inzaghi. Yaş ortalaması bir anda düşecek Milan'da. Seedorf'un da eş durumundan(!) Brezilya'ya gitme durumu var. Juventus şampiyonluğu sonrası Milan büyük revizyona girecek anlaşılan ama bayrak adamlığın son kalesi de yıkılacak gibi. Nesta'da MLS yolunda şu sıralar, Gattuso ve Inzaghi'de ya Arap sermayesi ya da Yeni Kıta'ya yol alır...
Juventus'da yılların kaptanı, adamın hası Del Piero sezon sonu gidecek takımdan muhtemelen. MLS yolu gözüktü ona da. Bizim Sergen'e yaptığımızı yapıyorlar Alex Del Piero'ya. Milan'da da çınarlar sökülüyor
yavaş yavaş. Önce Nesta ayrılacağını açıkladı, sonra
da Gattuso ve Inzaghi. Yaş ortalaması bir anda düşecek Milan'da. Seedorf'un da eş durumundan(!) Brezilya'ya gitme durumu var. Juventus şampiyonluğu sonrası Milan büyük revizyona girecek anlaşılan ama bayrak adamlığın son kalesi de yıkılacak gibi. Nesta'da MLS yolunda şu sıralar, Gattuso ve Inzaghi'de ya Arap sermayesi ya da Yeni Kıta'ya yol alır...
10 Mayıs 2012 Perşembe
Madrid 3-0 Bilbao
Real Madrid'i sevdiğimden değil, Bilbao'nun kazanmasını istediğimden Bilbao'yu destekledim dün akşam. Tamam milli gururumuz Arda var Madrid'de fakat asla oyuncu için takım tutan biri olmadım.
Severim Bilbao gibi takımları. Real Madrid ile arasında çok göz önünde olmayan bir çekişme vardır eskiden beri. Yine de sempatimi kazanmıştır Basklar. Kesin bir tarzı vardır taraftarının, milli takımlarıdır onlar için A.Bilbao. Finale kadar da çok iyi geldiler, Manchester bile duramadı karşılarında. İstedikleri oyunu oynadılar hep Avrupa'da. Lige mal oldu bu biraz ama kupada da istedikleri yere geldi Bielsa'nın takımı.
A.Madrid, Avrupa Liginin takımı, her zaman iyi oynuyorlar bu kupada, ligde ne durumda olurlarsa olsun. Simeone, kariyerinin başında büyük iş yaptı. Enkazdan çıkardı takımı sonunda da kupayla taçlandırdı. Seneye daha iyi bir performans bekliyorum ligde.
Arda güzel oynadı maçta, asist sonrası gol de bekledim ama gelmedi, olsun. Takıma çok büyük katkısı var. Zaten Simeone faydası olmayan adamı 11'e koymaz. Çok umutluyum ilerisi için.
Falcao çok büyük golcü olduğunu gösterdi dün akşam. Top tutma özelliği herkeste yoktur. Falcao hem topu tutup hem de golü yarattı dün akşam. Fiyatına bir 20 milyon daha ekledi resmen. Real Madrid'e çok isterim ama Madrid'in diğer yakasına geçeceğini sanmam. İngiltere'ye gider 1-2 sene içinde.
Harika bir futbol akşamı, iyi oynayan takım kazandı, güzel takım kaybetti. Bilbao'luların gözyaşlarıyla rakibini asilce tebrik etmesi görülmeye değerdi, futbol bu şekilde güzel.
Severim Bilbao gibi takımları. Real Madrid ile arasında çok göz önünde olmayan bir çekişme vardır eskiden beri. Yine de sempatimi kazanmıştır Basklar. Kesin bir tarzı vardır taraftarının, milli takımlarıdır onlar için A.Bilbao. Finale kadar da çok iyi geldiler, Manchester bile duramadı karşılarında. İstedikleri oyunu oynadılar hep Avrupa'da. Lige mal oldu bu biraz ama kupada da istedikleri yere geldi Bielsa'nın takımı.
A.Madrid, Avrupa Liginin takımı, her zaman iyi oynuyorlar bu kupada, ligde ne durumda olurlarsa olsun. Simeone, kariyerinin başında büyük iş yaptı. Enkazdan çıkardı takımı sonunda da kupayla taçlandırdı. Seneye daha iyi bir performans bekliyorum ligde.
Arda güzel oynadı maçta, asist sonrası gol de bekledim ama gelmedi, olsun. Takıma çok büyük katkısı var. Zaten Simeone faydası olmayan adamı 11'e koymaz. Çok umutluyum ilerisi için.
Falcao çok büyük golcü olduğunu gösterdi dün akşam. Top tutma özelliği herkeste yoktur. Falcao hem topu tutup hem de golü yarattı dün akşam. Fiyatına bir 20 milyon daha ekledi resmen. Real Madrid'e çok isterim ama Madrid'in diğer yakasına geçeceğini sanmam. İngiltere'ye gider 1-2 sene içinde.
Harika bir futbol akşamı, iyi oynayan takım kazandı, güzel takım kaybetti. Bilbao'luların gözyaşlarıyla rakibini asilce tebrik etmesi görülmeye değerdi, futbol bu şekilde güzel.
7 Mayıs 2012 Pazartesi
Futbolun Bittiği Gün
Şike soruşturması bitti, karar açıklandı. 7 Mayıs Türk futbolunun bittiği gündür. 6 Mayıs mı desem daha mı doğru olur ? Fenerbahçe resmi sitesinden bir kaç saat önce açıkladı kararı çünkü (!) . Bu ülke de bu futbolu katleden bir çok isim var. Ve koskoca Türkiye'nin federasyonu ceza veremedi o kadar şikeye. Sahaya yansımayan şike sahadaki İbrahim Akın'a ceza verdi. UEFA'dan hareket bekliyorum. Bize bi 5 sene men lazım.
Şike demişken, 6 yıl önce Calciopoli skandalından küme düşürülen koskoca Juventus, yine aynı şikeden puanı silinen Milan'ın önünde bitirdi ligi. Birileri bir yerde şikeden kurtulmak için gerekli cezaları versin, biz ülke olarak izlemekle yetinelim. Zokora'nın tekmesini, Emre'nin ırkçılığını...
Şike demişken, 6 yıl önce Calciopoli skandalından küme düşürülen koskoca Juventus, yine aynı şikeden puanı silinen Milan'ın önünde bitirdi ligi. Birileri bir yerde şikeden kurtulmak için gerekli cezaları versin, biz ülke olarak izlemekle yetinelim. Zokora'nın tekmesini, Emre'nin ırkçılığını...
6 Mayıs 2012 Pazar
Ronaldo ve Messi
Messi 50 gole ulaştı sadece ligde(!). Ronaldo da 45'i gördü bu akşam. Gittikçe daha zorlaşıyor dediğimiz bu oyunda böyle istatistikler bizim lafları ağzımıza tıkamamıza sebep oluyor. Championship Manager 01/02 oyununda Maxim Tsigalko ile 50 atınca sadece sezonda "oha lan oyunun bug'ı " derdik. Futbolun bug'ı da Messi ve Ronaldo o zaman.
Gelmiş geçmiş en iyi oyuncular değil bunlar. Hatta benim izlediğim, izlerken zevk aldığım en iyi oyuncular da değil. Fakat gelmiş geçmiş en skorer oyuncular diyebiliriz bu ikisi için. Ve bu ikisini canlı izleyip ileride anlatmak bu nesle nasip oldu. O yüzden karşılaştırmayın. Ronaldo daha komple, Messi daha teknik falan bunlar boş laflar. Elbette gözünüze daha iyi gelen olacak ama bırakın izleyin işte. Sen antipatik desen de Ronaldo atıyor, sen kısa desen de Messi aynı şekilde...
Gelmiş geçmiş en iyi oyuncular değil bunlar. Hatta benim izlediğim, izlerken zevk aldığım en iyi oyuncular da değil. Fakat gelmiş geçmiş en skorer oyuncular diyebiliriz bu ikisi için. Ve bu ikisini canlı izleyip ileride anlatmak bu nesle nasip oldu. O yüzden karşılaştırmayın. Ronaldo daha komple, Messi daha teknik falan bunlar boş laflar. Elbette gözünüze daha iyi gelen olacak ama bırakın izleyin işte. Sen antipatik desen de Ronaldo atıyor, sen kısa desen de Messi aynı şekilde...
3 Mayıs 2012 Perşembe
Sezona Genel Bakış
Lig teknik olarak bitmese de şampiyonluğu garantilediğimiz için sezona şöyle bir bakalım.
Jose Mourinho'nun tüm takımları genellikle 2. sezondan itibaren çıkışa geçmiştir. La Liga'da da -Barcelona faktröüne rağmen- durum değişmedi ve ikinci sezonun sonunda şampiyonluğa ulaştı. Bu başarının arkasında yatanlara gelince;
Mourinho'nun takımları her zaman yüksek fizik gücüne ve çok hızlı hücuma dayalı bir futbol oynamıştır. Hızlı bir futbolu istikrarlı sürdürmek için de tabi ki çok sağlam bir kondisyon olması şarttır. Ronaldo, Di Maria, Mesut, Kaka gibi oyuncuların yanı sıra, Xabi Alonso, Khedira gibi savuma yönü ağır basan orta sahaların da bu sezon gayet iyi bir fiziksel dayanak olmuştur.
Real Madrid'in bu kadar istikrarlı bir oyun sergilemesinin arkasındaki tek gücü fizik-kondisyon değil elbet. Kadro genişliği ve kalitesine baktığımızda ezeli rakibi Barcelona'dan çok üstündür. Barcelona bu sezon önemli sakatlıklar yaşadı ve genç takımdan oyuncu çıkarttı bir çok maçta. Ara transferde de pas geçince yoğun maç trafiğinde çok hasar aldı. Mourinho ise bu durumlara karşı kadrosunu optimum seviyede tutmuş, her bölgeye alternatifi olan bir kadro kurmuştur. En önemlisi ise alternatiflerin de as oyuncular yakın bir kalitede olması ve iyi bir performans göstermesi. Sezona sakat başlayan Nuri Şahin, gelecek vaat eden Varane bu sezonki transferlerden verim alınamayanlar. Varane için 2-3 sene gibi bir süre varken bence Nuri Şahin seneye bu takımda kalırsa, forma savaşına çok güzel bir giriş yapacaktır.
Real Madrid bu sezon en çok savunmadan çekmiştir sanırım. Pepe-Ramos ikilisi göbekte iyi fakat sağ bekte Arbeloa'nın yetersizliği ve sol bekte Marcelo-Coentrao belirsizliği savunmanın tam oturmamış bir düzeni olduğunu önemli maçlarda gösterdi. Almanya'daki Bayern Münih maçında yenilen ikinci golde Real Madrid gibi bir takımın sol bekine o kadar basit bir çalım atılması çok yazık. Mourinho'nun umarım bu bölgeyi farkedip savunma hattına lider bir stoper ya da bir bek transfer eder.
Fovetler Benzema ve Higuain arasındaki tatlı rekabet, takıma çok olumlu yansıdı bu sezon. Her ikisi de Ronaldo'nun çok gerisinde kalsa da 30 küsür gol atan iki oyuncu da istikrarlı bir performans gösterdi. Onları besleyen Di Maria-Mesut-Kaka üçlüsünden en zayıfı Kaka gibi dursa da, geçen sezonlara oranla büyük bir gelişme var.
Şampiyonluk yolunda takımın yaptığı en önemli olay, galibiyet serileridir. Üst üste alınan seri galibiyetler, özellikle deplasman galibiyetleri, hem Barcelona'yı paniğe soktu hem de puan farkını hep korudu. Her ne kadar son El Clasico'ya gelirken 4'e kadar düşse de puan farkı, Real Madrid son virajı çok iyi şekilde atlattı ve şampiyonluk yolundaki en büyük engeli de aşmayı başardı.
Özetlemek gerekirse, Mourinho istediği oyunu bir yıllık geçiş döneminden sonra oynatmayı başardı. Avrupa'da istenen olmasa da ligde tekrar tahta oturmak, modayı bitirmek, İspanya'nın kralının kim olduğunu gösterdi.
Jose Mourinho'nun tüm takımları genellikle 2. sezondan itibaren çıkışa geçmiştir. La Liga'da da -Barcelona faktröüne rağmen- durum değişmedi ve ikinci sezonun sonunda şampiyonluğa ulaştı. Bu başarının arkasında yatanlara gelince;
Mourinho'nun takımları her zaman yüksek fizik gücüne ve çok hızlı hücuma dayalı bir futbol oynamıştır. Hızlı bir futbolu istikrarlı sürdürmek için de tabi ki çok sağlam bir kondisyon olması şarttır. Ronaldo, Di Maria, Mesut, Kaka gibi oyuncuların yanı sıra, Xabi Alonso, Khedira gibi savuma yönü ağır basan orta sahaların da bu sezon gayet iyi bir fiziksel dayanak olmuştur.
Real Madrid'in bu kadar istikrarlı bir oyun sergilemesinin arkasındaki tek gücü fizik-kondisyon değil elbet. Kadro genişliği ve kalitesine baktığımızda ezeli rakibi Barcelona'dan çok üstündür. Barcelona bu sezon önemli sakatlıklar yaşadı ve genç takımdan oyuncu çıkarttı bir çok maçta. Ara transferde de pas geçince yoğun maç trafiğinde çok hasar aldı. Mourinho ise bu durumlara karşı kadrosunu optimum seviyede tutmuş, her bölgeye alternatifi olan bir kadro kurmuştur. En önemlisi ise alternatiflerin de as oyuncular yakın bir kalitede olması ve iyi bir performans göstermesi. Sezona sakat başlayan Nuri Şahin, gelecek vaat eden Varane bu sezonki transferlerden verim alınamayanlar. Varane için 2-3 sene gibi bir süre varken bence Nuri Şahin seneye bu takımda kalırsa, forma savaşına çok güzel bir giriş yapacaktır.
Real Madrid bu sezon en çok savunmadan çekmiştir sanırım. Pepe-Ramos ikilisi göbekte iyi fakat sağ bekte Arbeloa'nın yetersizliği ve sol bekte Marcelo-Coentrao belirsizliği savunmanın tam oturmamış bir düzeni olduğunu önemli maçlarda gösterdi. Almanya'daki Bayern Münih maçında yenilen ikinci golde Real Madrid gibi bir takımın sol bekine o kadar basit bir çalım atılması çok yazık. Mourinho'nun umarım bu bölgeyi farkedip savunma hattına lider bir stoper ya da bir bek transfer eder.
Fovetler Benzema ve Higuain arasındaki tatlı rekabet, takıma çok olumlu yansıdı bu sezon. Her ikisi de Ronaldo'nun çok gerisinde kalsa da 30 küsür gol atan iki oyuncu da istikrarlı bir performans gösterdi. Onları besleyen Di Maria-Mesut-Kaka üçlüsünden en zayıfı Kaka gibi dursa da, geçen sezonlara oranla büyük bir gelişme var.
Şampiyonluk yolunda takımın yaptığı en önemli olay, galibiyet serileridir. Üst üste alınan seri galibiyetler, özellikle deplasman galibiyetleri, hem Barcelona'yı paniğe soktu hem de puan farkını hep korudu. Her ne kadar son El Clasico'ya gelirken 4'e kadar düşse de puan farkı, Real Madrid son virajı çok iyi şekilde atlattı ve şampiyonluk yolundaki en büyük engeli de aşmayı başardı.
Özetlemek gerekirse, Mourinho istediği oyunu bir yıllık geçiş döneminden sonra oynatmayı başardı. Avrupa'da istenen olmasa da ligde tekrar tahta oturmak, modayı bitirmek, İspanya'nın kralının kim olduğunu gösterdi.
Hadi Cibeles'e
3 sezonluk Barcelona hegemonyasından sonra Real Madrid 32. şampiyonluğuna San Mames'te ulaştı. Vamos Real, Hala Madrid !
Bilbao karşısında ilk dakikadan itibaren baskılı bir oyun ve sonunda erken gelen goller. Real Madrid şampiyonluğu o kadar istiyordu ki ligin -bana göre- en zor 2. deplasmanında bu kadar büyük baskı kurmayı başardı ve farklı bir skorla maçı kazandı. Maçtan önce Bilbaolular "lig burda bitmeyecek" dese de Real Madrid çok kolay geçti rakibini.
Bilbao karşısında ilk dakikadan itibaren baskılı bir oyun ve sonunda erken gelen goller. Real Madrid şampiyonluğu o kadar istiyordu ki ligin -bana göre- en zor 2. deplasmanında bu kadar büyük baskı kurmayı başardı ve farklı bir skorla maçı kazandı. Maçtan önce Bilbaolular "lig burda bitmeyecek" dese de Real Madrid çok kolay geçti rakibini.
1 Mayıs 2012 Salı
Real Madrid 12/13
Sezonun bitmesine yaklaştıkça gün yüzüne çıkmaya başlıyor bir sonraki sezonun formaları. Real Madrid'inki belli. Yine iyi iş adidas'tan.
29 Nisan 2012 Pazar
Bu Kadroyla Bu Kadar
Maçtan hemen sonra sıcağı sıcağına yazmak ne kadar doğru ne kadar güzel olur bilmiyorum ama içimdekileri dökmek istedim. Her türlü rezil bir maçtı. Beşiktaş'a kızamıyorum maalesef. Elimizdeki kadro belli, etkisiz bir Quaresma, yokları oynayan Simao, çırpınan Ernst ve Fernandes. Veli, İsmail ve 38 yaşına gelip hala çıkış yapmayı öğrenememiş Rüştü'den zaten beklentim düşüktü, o kadarını bile vermediler.
Hoca demeye bin şahit isteyen Tayfur hoca, maçı bizim gibi izledi, tek farkı bu akşam kasasına koyduğu 80bin küsür lira. Oyuna müdahele yetkisinden haberi olduğunu son 5 dakikada 3 tane forvet sokarak koskoca Beşiktaş'ı ne hallere soktu.
Her şeye rağmen takımı öne geçirdikten sonra bazı Galatasaray taraftarlarının taptığı Egemen, istem dışı kendi kalesine attığı golden sonra küfürlerin hedefi oldu. Bu kadar taraftarlık bu ülkede. Helal olsun Egemen'e, çok ta güzel top oynadı bu akşam. Stoch'a da helal olsun. "Lan bizde böyle topçu olsa" dedirtti adeta. Bu maçın futboluna gelene kadar çok şey konuşulur. Koskoca Beşiktaş'ın nasıl bir kadrosu olduğuna şahit oldum. Bütün maç olumlu hareketi olmayan Veli için çıkın dediğimde kendi kendime sordum "kim girecek". Evet bu sorunun cevabı yok Beşiktaş'ta. Quaresma, Fernandes gibi adamlarla o kadar kandırıldık ki zamanında. Futbolu 2 kişi oynar sandık.
Çok az futbola da değinelim. Beşiktaş oynayabileceği en iyi futbollardan birini oynadı bu akşam. Golü de bulduk Stoch'un füzesine, Rüştü'nün hatalı çıkışına engel olamayınca olmuyor işte. Fenerbahçe'de güzel oynadı diyebilirim. Hakem hatalarının yine bol olduğunu ve bu sefer kasıt olduğunu düşündüğüm maçtı.
En tiksindiğim konu, yine Lig Tv'den. Fenerbahçe'li taraftar sahaya girdiğinde olayı göstermeyen hatta bunun için pozisyonu göstermeyen yanlı bir kuruluş. Fenerbahçe olur da ceza almazsa şu ülkede futbol izlemenin bir anlamı kalmamıştır. Çok sayın Yıldırım Demirören de çok sevdiği Fenerbahçesine küçük jestlerinden birini yapmış olur.
Maç yazısından çok içimi döktüm, sahiden de çok iyi olmuyormuş sıcağı sıcağına ama böyle maça böyle yazı...
28 Nisan 2012 Cumartesi
Raul Veda Ederken...
Schalke kariyerini golle bitirdi kaptan. Müthiş bir şekilde uğurladılar Raul'u. Yuvasında görmediği, hakettiği uğurlamayı, elin Alman'ı yaptı bizim kaptanımıza. Ders olsun tüm vefasız takımlara...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)